Yeni Yılımız Kutlu Olsun…
31 Aralık 2022
Bu yıl eskiye veda için değil yeni yıla hoş geldin demek için toplandık.
8 Ocak 2023

ADALET VE DEMOKRASİ

 

Adalet, en geniş bağlamda, hem adil olanın sağlanmasını hem de felsefi açıdan neyin adil olduğunun tartışmasını içerir. Adalet kavramı; etik, akılcılık, hukuk, din, eşitlik ve hakkaniyeti de içeren birçok alana, farklı görüşlere ve perspektiflere dayanmaktadır.

 

Adalet insanın kendi vicdanında gelişir, insanın kendi otokontrolünü sağlamasında önemli bir rol üstlenir. Adalet duygusunun gelişmesi ve topluma yayılması, hak ve özgürlük kavramlarının alanını da geliştirecektir. Adalet ideolojilerin üstündedir.

 

Demokrasinin tanımı tartışması günümüzde hâlâ devam eden bir tartışmadır. Bunun sebepleri arasında ülkelerdeki bazı kurumların görüşlerini haklı çıkartmak adına demokrasi tanımını kullanmaları, demokratik olmayan devletlerin kendilerini demokratik olarak tanıtma çabaları ve aslında genel bir kavram olan demokrasinin tek başına kullanılması (Anayasal demokrasi, sosyal demokrasi, liberal demokrasi vb.) gibi sebepler gösterilebilir.

 

Siyasal denetimin doğrudan doğruya halkın ya da düzenli aralıklarla halkın özgürce seçtiği temsilcilerin elinde bulunduğu, toplumsal ve ekonomik durumu ne olursa olsun tüm yurttaşların eşit sayıldığı yönetim biçimidir.

 

Adalet olgusu da demokrasiyle benzer şekilde, hangi ahlaka ve kimin ahlakına göre tanımlandığı ile bağlantılı olarak değerlendirilebilir. Her ideolojik, kuramsal yorumun adaleti tanımlaması da farklılaşmaktadır. Ahmet Cevizci’nin Felsefe Sözlüğünde adalet, ‘formel’ ve ‘sosyal’ adalet olarak iki kategoride tanımlanmaktadır. Sosyal adalet ise dağıtıcı adalet olarak a) Herkese ihtiyacına göre, b) herkese değerine göre, c) herkese hak ettiğine göre, d) herkese yaptığı anlaşmaya göre diye dört alt başlıkta izah edilmektedir.

 

Toplumlar adalete ulaşmak için tarihsel ahlaki ve politik toplum geleneklerine sahip çıkarak ve onu güncelleyip ortak yaşam biçimi haline getirdikçe demokrasi de adalet de kurulur. “Demokrasinin olmadığı toplum ahlaki olmaz. Bu çerçevede direnen, dağlara ve çöllere çekilen tüm kabile, aşiret, mezhep tipi yarı göçebe ve işsiz topluluklarla kırsal alandaki çiftçi ve çoban topluluklarını direnişçi, özgürlük ve eşitliğe daha yakın güçler olarak değerlendirmek gerçekçidir.” Ana Tanrıça komünal düzeni, Demirci Kawa, Mazdeki Hürrem, Babek, Şeyh Bedrettin, Avrupa’da 13, 14, 16. yüzyıllarda yaşanan köylü isyanları, Çin’de 9. Yüzyılda köylü isyanları ve insanlığın diğer komünal eşitlikçi hareketleri ve önderleri halkların ahlaki ve politik geleneğini oluşturuyorlar. Bu geleneği radikal demokrasiyle buluşturup, toplumların kendi kendini yönettiği örgütlenmeler ile komünal sistemi oluşturup adaleti yaşanır kılarlar.

 

Demokrasinin ilk temeli, insan hakları ya da adalet. Onun evrensel, somut ve asgari bir tanımı.

İkinci kaynağı ise, halk egemenliği. Halkın, kendini ilgilendiren konularda, kendi hayatı üzerine etki edecek olan yasaların ortaya çıkarılmasında, rızasını verebilecek konumda olması ve böyle yasalar altında yaşama hakkı.

 

Anlaşılacağı üzere; Adalet ve demokrasi bakıldığında ayrılmaz iki kavramdır aslında. Demokrasinin varlığı ancak adalet ile gerçekleşir. Adaletin olmadığı bir yerde demokrasiden bahsetmek olanaksızdır.

 

29. Adalet ve Demokrasi Haftasında bir farkındalık yaratalım. Unutulmasın ki; hepimiz hangi görevde olursak olalım, hangi siyasal düşünceyi savunursak savunalım, tarih denilen büyük yargıcın karşısında tek tek sorumluyuz. Kadın cinayetlerinin olmadığı; hayvan haklarına saygılı, insanın insani değerlerine saygılı, hoşgörülü, anlayışlı olabilen –benim başıma gelseydi ne olurdu?- sorusunu benimseyebilen bir toplum olma temennisiyle..

 

 

                                                                                                          Av. Nihan MERİÇ